Üniversitemiz Alevilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları
ALEVİLİK UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Alevilik Uygulama ve Araştırma Merkezi misyonuna uygun olarak, bilimsel etik ilkeleri prensip edinerek Alevi-Bektaşi inancını, kültürünü ve tarihini ortaya koymaya devam etmektedir. Munzur Üniversitesi Öğretim elemanlarının Alevilik ile ilgili yaptıkları bilimsel çalışmalara ek olarak genç akademisyenlerimizin yaptıkları yüksek lisans tezleri ile çalışmalar artarak sürdürülmektedir. Devam eden yüksek lisans ve doktora tezleri haricinde, farklı anabilim dallarında tamamlanmış dört yüksek lisans tezi ile ilgili özet bilgiler aşağıda sunulmuştur.
ALEVİ HÜMANİZMİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA (Arş. Gör. Betül SÜRÜCÜ)
Tezin amacı Alevilik ve Hümanizm arasındaki bağlantıyı detaylı bir şekilde tartışmaktır. Hümanizmin kavramları insan merkezlilik, tolerans, saygı ve ahlak gibi kavramlar Alevilikte de yer alması sebebiyle ilk bakışta Alevilik Hümanist bir anlayış olarak sanılabilir. Fakat Hümanizm günümüzde dini bir felsefeden çok uzakta seküler bir anlayış olarak yer almaktadır. Alevilik ise bir inanç olarak Hümanizm ile çelişiyor gözükmektedir. Peki, bu çelişkinin üstesinden gelip bağlantının sağlanması mümkün olabilir mi? Feuerbach gibi Hümanist filozofların dini inanışlara karşı eleştirilerine bir yanıt olarak Alevi inanış ve onun tarihsel süreci de bu tezde yer almaktadır. Sekülerizmden uzak bir Hümanist felsefe için Alevi Hümanizmi kavramı üzerinde durulup, Aleviliğin insan ve sevgi anlayışı bu tezde incelenmiştir. (ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, FELSEFE ANABİLİM DALI, FELSEFE BİLİM DALI)
ALEVİ GELENEĞİNDE ÖLÜM İNANIŞLARI BAĞLAMINDA MÜZİĞİN ÖNEMİ VE İŞLEVİ: TUNCELİ ÖRNEĞİ (Arş. Gör. Erkan MENGÜŞ)
Müzik, geçmişten günümüze toplumların özellikle duygusal anlamda birçok beklentilerine yanıt vermiş ve yüzyıllar boyunca yaşam içerisindeki döngüde insanoğluyla birlikte varlığını sürdürmüştür. Yaşam ve ölüm arasında gerçekleşen her türlü travmada müzik insanoğluna eşlik etmiş ve bir anlamda acının dışa vurumu olarak karşımıza çıkmıştır. Bununla da kalmamış insanoğlunun kutsal addettiği her türlü inançsal faaliyette topluluğu motive etmiş ve inançla olan bağını kuvvetlendirmiştir. Bu anlamda Anadolu’nun en kadim topluluklarından biri olan Aleviler, yüzyıllardır inançlarını müzikle harmanlamış, yaşam ve ölüm arasındaki mistik dokuyu bu şekilde anlamlı kılma gayretinde olmuşlardır. Bu çalışmada, Alevi geleneğinde ölüm inanışlarının geçmişten bugüne Tunceli’deki varlığı ve günümüzdeki görünür olma durumu irdelenmiştir. Söz konusu ölüm inanışlarının başında gelen ve günümüzde dikkat çekici bir şekilde görünür olmaya başlayan Hakka Yürüme Erkanları müzik-inanç ekseninde değerlendirilmiş, Alevi müzik uyanışı ve toplumsal hafıza gibi kavramlarla desteklenmeye çalışılmıştır. Tunceli’de yaşayan çeşitli kaynak kişilerle görüşmeler yapılmış ve bu inancın tarihsel süreçteki durumu anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmada saha çalışması uygulanmış, kişisel görüşme yoluyla elde edilen verilerin deşifresi yapılmıştır. Bu sayede çalışma süresince üzerinde durulan konular kaynak kişilerin görüşleriyle desteklenmiştir. Yaşamını Tunceli’de sürdüren bir Alevi dedesi Zeynel Batar ile yapılan görüşmelerde, ileriye dönük bir arşiv niteliği taşıyacağı düşünülen beş adet örnek eser
kayıt altına alınmıştır. Günümüzde Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaşayan Aleviler tarafından gerçekleştirilmeye başlanan Hakka yürüme erkanlarının, Tunceli Alevi inanç geleneğinde tarihsel bir derinliği olduğu çalışmada varılan sonuçların başında gelmiştir. (BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, MÜZİK ANASANAT DALI, TÜRK MÜZİĞİ TEORİSİ VE ETNOMÜZİKOLOJİ PROGRAMI)
ALEVİ OCAKLARINDA AİLE: TUNCELİ ÖRNEĞİ (Arş. Gör. Pınar BAYKAN)
Araştırma, merkezi Tunceli’de bulunan ve hala aktif olarak devam eden yedi ana Alevi ocağının aile yapısı anlamaya odaklanmıştır. Araştırmanın amacı ise bu yedi ocağa mensup Alevi dedeleri ve aile üyelerinin aile yapılarını anlama, aile kurumunun ocaklarda ne gibi karşılıklar bulduğunu öğrenme ve böylelikle toplumsal değişim sürecinde ailede ne gibi değişimler olduğunu ortaya çıkartma olmuştur. Araştırmada ele alınan kuram ise ailenin niteliklerini ve yapısını anlamada yardımcı olan sistem yaklaşımı olmuştur. Saha araştırması dahilinde Tunceli ve Elazığ’da bulunan Alevi dedeleri ve aile üyeleri ile görüşmeler yapılmıştır. Veriler, içerik analizi tekniğine tabi tutularak çözümlenmiştir. Elde edilen bulgular aracılığıyla bölgede yaşayan dedeleri ve halkın aile yapılarına, aile içinde yaşanan sosyo-kültürel değişikliklere ve bu değişikliklerin ailelerinde ne gibi karşılıklar bulduğuna ışık tutulmaya çalışılmıştır. Buradan hareketle iki ana tema ve toplamda dört tane de alt temaya ulaşılmıştır. Araştırma temalarından elde edilen genel sonuca göre hem Alevi dedeleri hem de aile üyeleri, gerek bulundukları coğrafyada yaşayan Alevi toplumunun gerekse genel olarak tüm Alevi toplumunun aile yapılarının değişime uğradığını söylemişlerdir. Bu değişimi Alevi dedeleri, eskisi gibi Alevi inancına olan bağlılığın kalmadığına ve kentlere olan göçle birlikte Alevilikte uygulanan ritüellerde, gelenek ve göreneklerde çözülmelerin olduğuna bağlarken, aile üyeleri bu durumu genç kuşağın değişime çabuk adapte olmasına, zamanının ve mekanın gerekliliklerine ayak uydurabilmesine bağlamışlardır. Zamanının, mekanın ve yaşam biçimlerinin farklılaşmaya başlamasıyla birlikte diğer toplumlarda olduğu gibi Alevi toplumunda da değişimler yaşanmıştır. Görüşmeye katılan Alevi dedeleri ve aile üyeleri de bu değişimler sonucu farklı kültürlerle iç içe girerek değişimden etkilendiklerini ve bu toplumsal bazda yaşanan değişimlere direnç gösterememe konusunda hemfikir olduklarını dile getirmişlerdir. Dolayısıyla alan araştırmasına dahil edilen her iki grubunda bu konuda hem fikir olması, genel olarak aile yapısında değişimlerin meydana geldiğini ve böylelikle ailelerin değişen koşullara adapte olmada kendi iç mekanizmalarını devreye sokup uyum sağlamaya çalıştığına işaret etmektedir. (EGE ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI, GENEL SOSYOLOJİ VE METADOLOJİ BİLİM DALI)
TUNCELİ ALEVİ OCAKLARININ YAŞLILIK OLGUSUNA BAKIŞLARININ SOSYOLOJİK ANALİZİ (Arş. Gör. Şükran KIZMAZ)
Günümüzde dünya genelinde yaşanan gelişmelere ve değişmelere bağlı olarak yaşam beklentisi artan yaşlı insanların genel nüfus içindeki oranı her geçen gün artmaktadır. Bu durum nüfusun yaşlanmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla günümüzde diğer birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yaşlı nüfusu artmaktadır. Bu durum hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yaşlılıkla ilgili çalışmalarının yapılmasını önemli kılmaktadır. Bu bağlamda Tunceli ilinde gerçekleştirilen ve nitel bir araştırma olarak tasarlanan bu çalışmayla Tunceli Alevi Ocaklarının yaşlılık olgusuna
bakışlarının sosyolojik analizi yapılmıştır. Ayrıca bu çalışmayla Tunceli ilinde yaşayan ve herhangi bir ocağa mensup ya da talip olan yaşlıların aile ve sosyal ilişkileri, günlük yaşam aktiviteleri, gün içerisinde yerine getirdikleri görev ve sorumluluklar sorgulanmıştır. Kısaca bu çalışmada Tunceli Alevi Ocaklarının yaşlılık olgusuna bakışlarının sosyolojik analizini tam olarak yapılabilmesi için nitel araştırma geleneği içerisinde yer alan olgubilim (fenemoloji) deseni kullanılmış ve amaçlı örneklem modeli kullanılarak seçilen Alevi Dedeleri, yaşlı bireyler ve aileleriyle görüşmeler yapılmıştır. Araştırmanın amaçları doğrultusunda nitel olarak tasarlanan bu çalışmayla Tunceli ilinde bulunan Alevi Ocaklarında yaşlının yeri, önemi sorgulanmış ve bu bağlamda başta Alevi Dedeleri olmak üzere yaşlı bireylerin (65 yaş ve üzeri ) ve yakınlarının yaşlılık algısı ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Böylece bu çalışmada hem literatürden hem de sahadan elde edilen veriler ışığında Tunceli ilinde bulunan Alevi ocaklarının yaşlılık olgusuna bakışları sosyolojik olarak analiz edilmeye çalışılmıştır. Araştırmaya katılan Alevi Dedeleri arasında olumlu yönde olan bir yaşlılık algısının olduğu tespit edilmiştir. Ancak yaşlı yakınları ve yaşlılarla yapılan görüşmelerden elde edilen verilere göre bu katılımcıların yaşlılığa yüklenen anlamlardan olumsuz yönde etkilendikleri dolayısıyla yaşlı yakınları ve yaşlılar arasında olumsuz yönde olan bir yaşlılık algısının olduğu görülmüştür. (SELÇUK ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI, SOSYOLOJİ BİLİM DALI)